22 Kasım 2007 Perşembe

SİDE Müzesi

Side Müzesi
Roma döneminde inşa edilen hamam kompleksi üzerine, son yıllarda yapılan küçük restorasyonlarla Side Müzesi kurulmuştur.

Müze’ye doğu yönünde bir kapıyla girilir. Daha sonra tabanı taşlarla kaplı ve hamamın ikinci tepidariumu olduğu anlaşılan bir avludan geçilerek büyük bir bahçeye çıkılmaktadır. Bu avlunun etrafında ve bahçenin içinde Side’de yapılan kazılarda bulunan lahitler, sütunlar, büstler, torsolar, yazıtlar, heykeller, heykel kaideleri, sütun başlıkları, frizler, rölyefler ve steller görülmektedir.

Müze bahçesi aslında Roma Hamamı’nın jimnastik salonu ve palaestrasının avlularıdır. Tabanı mermer parçaları ile kaplı olan bu avluların içindeki en önemli eser, avlunun kuzey duvarında görülen denizler tanrısı Poseidon'un mitolojik öykülerinin yer aldığı friz serisidir. Burada tanrı ve tanrıçaların doğayla olan ilişkileri tasvir edilmektedir


Mısır Kraliçesi Kleopatra ile Romalı Komutan Antonius'un buluşup havuzunda yıkandığı yer olarak bilinen Side, eski Pamphylia'nın doğal limanıydı. Kentteki tarihi kalıntılar arasında Apollon Tapınağı'nın özel bir yeri vardır.

21 Kasım 2007 Çarşamba

Bodrum - Halikarnas Masoleumu

Bodrum - Halikarnas Masoleumu

Pers Valisi Maussolos'un Bodrrum - Halikarnassos'taki mezarı dünyanın yedi harikası arasındadır. MAussolos M.Ö. 352'de ölünce karısı Artemisia tarafından yapımına başlanmıştır. Mimarlar Pytheos ve Satyrus'tur. Skopas, Timotheos, Bryaris ve Leochares adlı ünlü heykeltraşlar birer cephesini çalışmışlardır. 60 x 80 m. boyutlarında ve 46m. yüksekliğinde olduğu belirlenmiştir. 9 x 11 sütunludur. Bazı parçaları Bodrum kalesinin yapımında kullanılmıştır. Mausoleum'a ait parçalar XIX. yüzyılın ortalarında Londra British Museum'a götürülmüştür.

Bergama Zeus Sunağı

Bergama Zeus Sunağı

Bergama Krallarından Eumenes II tarafından M.Ö. 197-159 yılları arasında yaptırılmıştır. Alman arkeologların 1865 yılından itibaren Bergama'da yaptıkları kazılarda ortaya çıkarılmış, kalıntıları Berlin'e gönderilmiştir. Berlin Devlet Müzesi'nde restore edilerek 1871 yılında sergilenmiştir. O tarihten sonra müzenin adı Pergamon Müzesi olmuştur.

Karain Mağrası

Karain MağarasıAntalya'nın 27 km. kuzeybatısında ve Katran dağları üzerindedir. Doğal bir mağaradır. Yapılan arkeolojik kazılarda mağaranın Prehistorik çağlarda (Paleolitik, Mezolitik, Neolitik ve Kalkolitik) insanlarca barınak olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Mağarada iskeletler, yontma ve cilalı taştan aletler, işlenmiş çakmak taşları ve önemli eserler bulunmuştur.

Hamam (Bodrum Müzesi)


Hamam Sergilenmesi

Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü
BODRUM MÜZESİ
HAMAM SERGİLEMESİ

Bodrum Kalesi'ndeki Türk hamamı restore edilerek 1991 yılında açılmıştır. Hamam avlusunda küçük bir çeşme vardır. Çeşmenin etrafındaki limon ağaçları, geleneksel hamam bahçesinin önemli unsurudur. Avluda, Bodrum ve çevresinden derlenen helâ taşları, 19. yüzyıl klozeti ve antik çağdan günümüze kadar kullanılan lazımlıklar sergilenmektedir.
Hamamın birinci kapısı, beden duvarının batı yönündeki külhan kapısıdır. Merdivenle inilen odanın solunda, külhan ve bacası bulunmaktadır. Ocaktan cehennemliğe geçilir. Sıcak hava ile duman cehennemlikte dolaştıktan sonra, sıcaklığın duvarlarındaki tüteklikler aracılığıyla, kubbe çevresinden dışarıya çıkmaktadır. Külhan odasının sağ köşesinin altında, bir sarnıç bulunmaktadır.
Hamam dört ana bölümden oluşmuştur. Giriş kapısından tuvalet ve nefaset odasına geçilir. Hamamın alaturka bir tuvaleti vardır. Alafranga ve alaturka tuvaletlerin işlevi çizimlerle gösterilmiştir. Nefaset odasında hamam otunun nasıl kullanıldığı ve terkibi panolar üzerinde gösterilmiştir.
Hamamın ikinci odası, soyunmalık bölümüdür. Buradaki üç soyunma kabini (hücre), sergileme vitrinine çevrilmiştir. Birinci vitrinde yıkanmış ve bindallısını giymiş bir kadın görülmektedir. Yanındaki uzun tütün çubuğu, geçen yüzyıl da kadının, tütün içme tutkusunu göstermektedir. Vitrin dışındaki 19. yüzyıl gravürü de konuyu desteklemektedir.
İkinci vitrinde bir manken üzerinde üç etek ve gömlek sergilenmektedir. Yanında yarı açık bir bohça ile hamamda kullanılan etnografik malzemeler gösterilmektedir.
Son vitrinde hamamdan yeni çıkmış, kurulanan bir hanım bulunmaktadır. Baş, omuz, bel ve elinde tuttuğu işlemeli ayak havlusu takım olarak gösterilmiştir. Sabunluk, sabun, tarak, topuk taşı ve hamam kesesi ile Türk kadınının hamam geleneğini burada izlemek mümkündür.
Bu vitrinin karşısında hamamcı sekisi bulunmaktadır. Burası, yıkanmaya gelenlere hizmet eden hamamcının oturduğu yerdir. Burada emanet dolabı ve havlu, sabun gibi malzemelerin konduğu tezgah bulunmaktadır. Hamamcının nargilesi ve aynalı dolap, dekoru tamamlamaktadır. Sekinin dibinde muhafaza edilen bir bakır kazan (badye) ile hamamdan çıkanların su içmesi için büyük bir su küpü görülmektedir.
Bu bölümde sergilenen eşyaların hemen hemen tümü üzerinde ay yıldız bulunmaktadır. Bindallı, masa örtüsü, hamam kesesi, fincan, sigara tablası mangal ve hatta saatin üzerinde bile ay yıldız görülmektedir.
Soyunmalıktan sıcaklık bölümüne, içten ve dıştan açılabilen tokmaklı ahşap bir kapıdan girilmektedir. Hamamın yıkanma bölümü burasıdır. Taban ve duvarlar mermerdir. Dört kurnalıdır. Kurna üzerindeki askı çubuklara açık renk peştamallar asılmıştır. Yıkanma sırasında koyu renk peştamal kullanılmakta, sonra çıkmalara sarınarak soyunmalığa geçilmektedir. Peştamalların bırakıldığı çamaşır teknesi ve tellakların kullandığı koca tas içinde lif ve sabun bulunmaktadır. Sıcaklığın, kubbe, kemer ve aslan göğüsleri (pandantif) XVII.yüzyıl Osmanlı taklidi bezemelerle süslenmiştir. Kubbe üzerinde ışık almak için açılan delikler kırmızı, sarı, mavi, yeşil ve saydam fanuslarla (fil gözü) örtülmüştür. Buradaki kafesli pencere sıcak su havuzuna açılmaktadır.

TC. Kültür Müdürlüğü

Şapel (Bodrum Müzesi)

Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü
BODRUM MÜZESİ
ŞAPEL
Avluda hemen sağda görülen Gotik tarzdaki güzel yapı, şövalyelerin şapelidir. Bu şapel kalenin yapımının başlamasıyla (1402-1437) öncelikle bitirilen yapılardandır. Bu şapel, 1519-1520 yılları arasında İspanyol şövalyeleri tarafından onarılmıştır. Plan ve süslemelerde İspanyol etkinliğini göstermektedir. Şapelin ön cephesi oldukça süslüdür. Giriş ortada büyük, yanda ise iki küçük kapıdan sağlanmıştır.
Yandaki kapıların hemen üstünde, kemerli birer pencere bulunmaktadır. Orta kapı üzerindeki üst üste iki pencere ve bitkisel süslemeler gerek yapım tekniği, gerekse özellikleri açısından Gotik tarzın güzel örneklerindendir. Tam tepede ise akroter süslemesi bulunmaktadır.

Yandaki kapıların hemen üstünde, kemerli birer pencere bulunmaktadır. Orta kapı üzerindeki üst üste iki pencere ve bitkisel süslemeler gerek yapım tekniği, gerekse özellikleri açısından Gotik tarzın güzel örneklerindendir. Tam tepede ise akroter süslemesi bulunmaktadır.
Şapel tümüyle devşirme malzemeden yapılmıştır. Yan duvarlarında görülen yeşil taşlar Mausoleion'dan getirilmiştir. Ön cephede, köşe taşları üzerinde şapelin onarımına katkıda bulunan İspanyol şövalyelerinin adları ve 1519-1520 tarihleri okunmaktadır. Kale ve yörenin Türkler tarafından fethedilmesinden sonra şapel, Osmanlı geleneğine uyularak bir minare eklenmesiyle camiye dönüştürülmüştür. Ön cepheye ise minareye çıkmak için taş bir merdiven ilave edilmiştir. 1671'de Bodrum'u ziyaret eden Evliya Çelebi buraya Süleymaniye Camii dendiğini söylemektedir. Şövalyelerden kalma ahşap iç süslemeler, Fransız bombardımanı sırasında yanmış, minare ise yıkılmıştır (1915). Sağ üst köşede minarenin halka taşı görülmektedir.
Şapelde M.S. VII. yüzyıl Bizans batığının kesiti 1/1 ölçeğinde sergilenecektir.

AMPHORA SERGİLEMESİ




Amphora Sergilenmesi (Bodrum Müzesi)

Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü
BODRUM MÜZESİ

AMPHORA SERGİLEMESİ

İç kaleye girildiğinde sol taraftaki beden duvarlarında bulunan sundurmanın altında amphora sergilemesi görülmektedir.
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nin en büyük eser topluluğu amphoralardır. Amphora iki kulplu, sivri dipli testilerdir. Yunanca Amphi (iki yanda) ve phoreus (taşıyıcı) kelimelerinden oluşmuştur. Amphoralar antik devir ticaretinde şarap, zeytinyağı, kuru gıda maddelerinin taşınmasında ve depolanmasında kullanılmıştır.
Amphoralar antik çağda en fazla Ege havzasında üretilmiş ve kullanılmıştır. Bu bölgedeki üretim merkezleri Rodos, Knidos, İstanköy, Sakız ve Taşöz'dür. Amphoralar, formlarından, kulplarına ve gövdelerine basılmış mühürlerden ayırt edilmektedir. Müzedeki amphoralar dünyanın en büyük amphora kolleksiyonudur. Bunlar sünger avlamak için su altına dalan süngerciler ve kangavacılar tarafından çıkarılarak müzeye armağan edilmiştir. Bunların yanında Sualtı Arkeoloji Enstitüsü'nün (INA) yaptığı sualtı kazılarından gelen amphoralar da bulunmaktadır. Müzedeki değişik kökenli amphoraların ancak onda biri, kalenin aşağı avlu sundurmasında, çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak sergilenmiştir. Müze koleksiyonunda en eski amphoradan (M.Ö. 1400) 1992 üretimi testiye kadar çeşitli amphoralardan örnekler gösterilmiştir. Amphoraların nasıl taşındığı, ne taşıdığı gemilere istifleniş biçimi tablolarla desteklenerek sergilenmiştir.
Amphora sergilemesi, Ege ve Akdeniz dünyasındaki amphora merkezlerinin gösterildiği harita ile başlamaktadır. Amphora üretimi, mühürleri ve kullanım amaçları hakkında bilgiler verilmektedir.
M.Ö. VIII-V. yüzyıl Mısır kökenli amphoralar, döneminde sepet kulplarına geçirilen ve omuzlar üzerine konan sopa aracılığı ile, iki kişi tarafından taşınmıştır.
Sergilenmekte olan Sakız amphoralarına Marsilya'ya kadar olan Akdeniz yöresinde bolca rastlanmıştır. Bunların belirgin özelliği dipteki düğme tutamaklarıdır.


Antik çağın en ünlü şarabını ihtiva ettikleri için çok tanınmışlardır. Sakız amphoralarının bazılarında adanın sembolü olan sfenksin yer aldığı motifli mühürler vardır. Bunlarda kent adı, krallık arması, atelye ismi ya da tüccarın adı belirtilmektedir.
Sakız amphoralarından sonra, antik Bodrum Limanı'nın resmi görülmektedir. Bu tabloda tekneler, çabalar, amphoralar ve liman yaşamı resmedilmiştir.
M.Ö. III. yüzyıl Knidos amphoraları, sivri diplerinin verdiği olanakla kat kat istiflenmiştir.
Böylece amphoraların, depolarda nasıl muhafaza edildiği gösterilmiştir. Knidos amphoraları, Knidos (Datça, Tekir Burnu) kentinde üretilmiştir.
Bunların belirgin niteliği, kozalak tutamaklarıdır. Bazılarının kulplarında "Knidos" kelimesi okunmaktadır.
Amphoralardan sonra, bir gemi karinasına, amphoraların nasıl yerleştirildiği gösterilmiştir.
İstanköy amphoralarının en belirgin özelliği ikiz kulplarıdır. Kulplarındaki mühür yengeçtir.


Roma amphoraları, kalın, geniş ağızlı, uzun boyunlu, ince gövdeli, silindir tutamaklıdır.
Kartaca amphoraları, Kartaca'da bol miktarda bulunmuştur. M.Ö. IV. yüzyıl dan sonra Kuzey Afrika kıyılarından İspanya kıyılarına kadar uzanan bölgelerdeki imalathanelerde yapılmıştır.
Kartaca amphoralarından sonra tabloda, antik devirde zeytinyağı ve şarabın nasıl elde edildiği görülmektedir. Zeytinyağı yapımında kullanılan yağ sıkma taşı ve yağhane torbası tablonun önüne konarak, antik kentten günümüze bağlantı sağlanmıştır.
Antik Çağdaki örnekleri esas alınarak yapılan fırında, amphoraların nasıl fırınlandığı gösterilmiştir. Çömlekçi çarkında amphora yapımıyla, fırın ve fırında amphoraların nasıl pişirildiğini gösteren resim, sergilemeyi desteklemektedir.
Bizans amphoralarının belirgin özelliği tutamaksız olmalarıdır. Çoğunlukla içleri reçine ile sıvanmıştır. Ağızları yuvarlak testi parçaları ile kapatılmıştır.
Amphora sergilemesinin son bölümünde, M.S. II. yüzyıl Roma şarapçı dükkânı, önündeki mozaiği ve kuyusu ile görülmektedir.

Bodrum Müzesi

Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü

BODRUM SUALTI ARKEOLOJİ MÜZESİ

BODRUM KALESİ

Bodrum Kalesi iki liman arasında, üç tarafı denizlerle çevrili kayalık bir yarımada üzerine kurulmuştur. Kuzey yönünden karaya bağlıdır. Kale kareye yakın bir plan göstermektedir. 180 x 185 metre ölçülerindedir. En yüksek yeri deniz seviyesinden 47,50 metre yükseklikteki Fransız kulesidir. Bu kuleden başka İngiliz, İtalyan, Alman kuleleri ile Yılanlı kule olmak üzere dört kule daha vardır. Kalenin doğu duvarı dışında kalan bölümleri, çift beden duvarı ile takviye edilmiştir. Şövalyeler denizde güçlü bir donanmaları olduğu için, denizden yapılacak bir hücumu savuşturacaklarına inandıklarından, deniz surlarını zayıf bırakmışlar, kara tarafındaki surları kuvvetlendirmişlerdir.
İç kaleye, yedi kapı geçilerek ulaşılır. Kalenin I. kapısı kuzeybatı köşesindedir. Kapıya karakol yanından bir rampa yol ile ulaşılır. Rampa başlangıcında kapı meyilin arkasında kalmaktadır. Böylece kapı direk top atışlarından korunmuş olmaktadır. Mermer kapı lentosu üzerinde Yunanca bir yazıt bulunmaktadır. 1512-1513 yıllarında kalede komutanlık yapan Jacques Gatineau, kalede casusluk edeceklerin cezalandırılacağını ihtar etmektedir. Bu da şövalyelerin çevrede yaşayanlara güvenmediğini göstermektedir.
Kapıdan içeri girildiğinde kuzey hendeği diye adlandırdığımız bölüme ulaşılır. Kapının iç tarafında üçlü bir arma grubu yer almaktadır.
Bodrum kalesinin duvarlarında 249 arma vardır. Ayrıca 16 arma da müze bahçesinde sergilenmektedir. Bu armalar genellikle birbirlerine benzemektedir. Asılları boyalı olan bu armaların boyaları silindiği için bir kısmının kime ait olduğu bilinememektedir. Armaların üzerlerinde haçlar, düz veya yatay bantlar, ejder ve aslan figürleri bulunmaktadır. Kale burçlarında bulunan armaların bazılarında boya izleri hala görülmektedir. Fransız kulesinin kuzeydoğu üst köşesindeki bayrak üzerinde, doğu duvarı, seyirdim yolunun Fransız kulesine bakan tarafında, Sen Katerin kabartmasında renk izlerine rastlanmaktadır.
Kalenin I. kapısının iç tarafında bulunan, üçlü arma grubunun ortasındaki arma, kale komutanı Jacques Gatineau'ya aittir. Armaların altındaki Latince yazıda "İnanç, Katolik kilisesi adına burada Gatineau tarafından korunacaktır." denmektedir. Bu arma grubunun solunda, kapı lentosunun üzerindeki aslan Hellenistik Çağa aittir.
Aslı bir arma köprüsü olan tahta köprüden, eğimli taş yola ulaşılır. Hendeğin içi liman yapılmadan önce kısmen deniz suyu ile dolmaktaydı. Sağdaki moloz duvar, kale hapishane olarak kullanıldığı zaman ilave edilmiştir. Kalın duvarlı, çatısı eğimli, büyük yapı top koruganıdır. Hendeğin batıdan gelecek hücumlara karşı korunması için, üzerindeki armalardan anlaşıldığına göre 1513'te yapılmıştır. Top mazgalları, hendek ve liman yönünde görülmektedir. Limana girecek teknelerin su kesimine ateş edebilmek amacıyla deniz seviyesine yakındır.
Günümüzde kuzey hendeği Bodrum Festivali'nin yapıldığı, tiyatro oyunlarının oynandığı bir alan olarak değerlendirilmektedir. Oturma kademelerinin gerisinde, hendeğin arkasında görülen mezar Roma Devrine aittir.
II. kapı üzerinde en tepede taçlı bir kartalın bulunduğu üçlü bir arma grubu yer almaktadır. Üçlü arma grubunun solunda tek bir arma yer almaktadır. Bu kapının solunda iptal edilmiş bir kapı bulunmaktadır. Üzerinde iki arma bulunmaktadır. II. kapı geçildikten sonra küçük bir avluya varılır. Avlunun denize bakan yönünde içi dolgu olan liman kulesi bulunmaktadır. Top koruganının girişi de buradadır. Kapı lentosu üzerinde imparator Hadrianus'la ilgili Yunanca bir yazıt vardır. Top koruganı halen sanat galerisi olarak kullanılmaktadır.
III. kapı çok iyi korunmuş bir kapıdır. Duvar içerisinde aşağıdan yukarıya doğru hareketli demir levha için kapı boşluğu ve yağ delikleri vardır. III. kapı üzerinde bize göre solda iki arma bulunmaktadır. Tarikatın arması, sağda üstad-ı azam Guy de Blanchfort'un (1512-1513) arması vardır. Alttaki haçlı armanın hangi şövalyeye ait olduğu bilinmemektedir.
Bu kapıdan geçilince batı hendeğine ulaşılır. Sağda görülen beden duvarındaki yeşil taşların tümü Mausoleion'dan getirilmiştir. IV. kapının karşısındaki liman kulesi nişi içinde bir Romalı komutan heykeli bulunmaktadır. Bu tür heykel gövdelerine çokça rastlanmaktaydı. Bunların başları da ayrı yapıldığından yeni komutan geldiğinde, eski komutanın başı alınarak gövdeye yeni komutanın başı konuyordu.
IV. kapı merdivenli bir tonoza açılır. Kapı üzerinde dört arma bulunmaktadır. IV. kapıdan yukarı çıkmak yerine, batı hendeği içindeki iki taraflı ağaçlıklı yolda ilerlendiğinde, antik Halikarnassos ve çevresinden toplanmış sunaklar, lahitler ve çeşitli eserler izlenir. Solda su deposundan başlayan taş duvar XIV. yüzyıl ortalarında yapılmış Türk Kalesi'ne aittir. Şövalyeler sonradan Mausoleion'un taşlarıyla burada izlenebileceği gibi, duvarları yükseltmişler ve kaleyi büyültmüşlerdir. Şövalyeler hendekleri ulaşım yolu olarak kullanmamışlar, asma köprülerle iç kaleye ulaşmışlardır. Hendeğin kapatıldığı güney duvarı üzerinde Mausoleion'un yeşil taşlarından yapılmış asma köprü ayağı görülebilir. Ayağın iki yanındaki duvar, kale hapishane olarak kullanıldığında yapılmıştır. Hendeğin sonundaki taş merdiven de sonradan ilave edilmiştir.
Merdivenin sağında duvar üzerinde görülen kabartmada Saint George'un ejderhayı öldürmesi gösterilmektedir. Bu kabartmanın orijinal yeri burası değildir. İç kaleden, İtalyan kulesinin kuzey duvarından getirilmiştir. Saint George figürünün altında üç arma görülmektedir. Merdiveni çıkınca karşımıza gelen kapı üzerinde, ortada Piere d'Aubusson'un tarikat haçı ile birleşik arması bulunmaktadır. 1476-1503 yılları arasında Rodos'ta üstad-ı azam olarak görev yapmıştır. Bir çok kere de Bodrum Kalesi'ni ziyaret etmiştir. Kendisine sığınan Cem Sultan'ı tutsak ettiği için papa tarafından kardinal başlığı rütbesiyle ödüllendirilmiştir. Arma üzerinde püsküllü kardinal başlığı görülmektedir. Arma sarı zemin üzerine çatallı kırmızı haçtır. Bundan başka iki arma daha vardır.
Kapıyı geçince sağda görülen küçük kule, asma köprünün kontrol kulesidir. Bu kulenin batıdaki dış duvarı yüzünde II. Mahmut'un tuğrası vardır. Üzerinde hicri 1235 tarihi okunmaktadır. Bu tuğra, sol alttaki Malta haçından da anlaşılacağı gibi bir şövalye armasının üzerine yazılmıştır.
İç kaleye girmek için geriye dönülüp, dar yol takip edilmelidir. Solda kale duvarının üzerinde, yüksekçe bir yerde bir arma grubu vardır. Bu arma ile ilgili bir fotoğraf sonradan kapatılmış mazgal deliklerinden birinde sergilenmektedir.
VI. kapının üzerindeki Latince yazıtta "Efendimiz uyurken bizi koru, uyanıkken kurtar. Senin koruman olmadıkça bizi kimse koruyamaz." denmektedir. Yazıtın altında üçlü bir arma grubu bulunmaktadır. Bu kapıdan geçilince kalenin güney bölümüne ulaşılır. Burada çevre duvarı iki tanedir. VII. Kapının karşısında su yalağı olarak kullanılmış iki lahit bulunmaktadır. VII. kapı üzerinde üçlü bir arma grubu vardır.
Kesik tonozlu bir koridorla iç kaleye girilir. Bu koridorun altında bir sarnıç bulunmaktadır. İç kale girişi üzerinde de bir önceki arma grubu işlenmiştir. İç kalede ve şapelin altında ondört sarnıç vardır. Kale muhasara edildiği zaman, gerekli su bu sarnıçlardan sağlanabilmiştir. Bu sarnıçlardan bazıları halen kullanılmaktadır.
İç avluda antik dünyanın ve yörenin tüm ağaç ve çiçeklerini görmek mümkündür. Bunlardan biri defnedir. (Grekçe'si daphne, Latincesi laurus). Anadolu'da zakkum diye bilinen bu ağaç çiçekleri ve yaz kış dökülmeyen yaprakları ile kaleyi süslemektedir. Kralların ve soyluların gölgesini sağlıklı buldukları çınar ağacı kalenin orta avlusundadır. Antik dünyada çok önemli yeri olan zeytin ağacı ile pek çok törende kullanılan mersin de yetiştirilmektedir. Mersin Afrodit'in kutsal ağacı idi. Kuşlardan güvercin, çiçeklerden de gül Afrodit'e adanmıştı. Güvercinlerin selamlamalarıyla karşılaşmak ve gül kokularını duymak belki de kaleyi gezenlere Afrodit'i anımsatacaktır. Adam otu tükenmekte olan bir bitkidir. Bu yüzden kalede itina ile yetiştirilmektedir. Bu otun tıpta anestezide kullanıldığı bilinmektedir. Yaz boyunca en güzel moru açan ipek karanfilleri, her türlü rengi olan gülfatmaları (sardunya), çeşitli kaktüsleri, begonvilleri ve Kıbrıs akasyasından, çam, gölge ağacı, nar ve duta kadar Akdeniz iklimine uygun her türlü çiçek ve ağacı kalede görmek mümkündür.


TC. Kültür Bakanlığı

9 Kasım 2007 Cuma

Gaziantep Arkeoloji Müzesi

Gaziantep Arkeoloji Müzesi

Gaziantep Arkoloji Müzesi

Tıp-eczacılık-kimya-kozmetik meraklılarına hitap eden "Antik Dönemde Tıp Aletleri" konulu iki vitrin, Gaziantep arkeoloji müzelerinde bulunuyor.

Gaziantep Zeugma

Gaziantep'in Nizip ilçesinin 10 km. doğusunda , Fırat Nehri kenarında aynı adı taşıyan köyde yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerinde yer almaktadır.

Büyük İskender'in genarellerinden Selevkos Nikator M.Ö. 300'de Belkıs / Zeugma'nın ilk yerleşimi olan Selevkeya Euphrates kentini kurar. Belkıs / Zeugma , M.Ö. 64 yılında Roma İmparatorluğu'nun topraklarına katılır, ismi ise geçit ve köprü anlamına gelen Zeugma olarak değiştirilir. M.S. 256 yılında Sasani kralı Sapur Belkıs / Zeugma'yı ele geçirerek kenti yakıp yıkar. Bu tarihten itibaren Zeugma bir daha kendini toparlayamaz ve Roma dönemindeki ihtişamına ulaşamaz. Belkıs / Zeugma ; M.S. 4.yüzyılda Geç Roma, M.S. 5. ve 6. yüzyıllarda ise Erken Bizans hakimiyetine girmiştir. M.S. 7. yüzyılda Arap akınları neticesinde Belkıs / Zeugma terk edilir. Daha sonraları M.S.10. ve 12. yüzyıllar arasında küçük bir Abbasi yerleşimi bölgede yer alır ve M.S. 17. yüzyıl da ise Belkıs köyü kurulur.
Belkıs / Zeugma , Kommagene Krallığı'nın dört önemli kentinden birisidir.
Helenistik dönemde “Fırat Seleukeia”sı adıyla anılmış olan kent, Fırat Nehri üzerinde bir iskelesi bulunan ve Antakya'dan Çin'e uzanan İpek Yolu'nun Zeugma'dan geçmesi dolayısıyla önemli bir ticaret potansiyeline sahip antik bir şehirdir. Roma döneminde buraya Anadolu'lu askerlerden oluşturulan “Sikitia (İskit) Lejyonu” adı verilen askeri birlik konuşlandırılmıştır. Bu birlik daha sonraları, daha bir Romalı karekter kazanarak “Dördüncü Lejyon” adıyla görev yapmış olup, Zeugma'da özellikle asker karekterinin ağır bastığı bir nekropol heykeltraşlığı akımının başlamasına neden olmuştur.Bu alanda steller, kaya kabartmaları,heykeller ve sunaklar gibi değişik formlarda ortaya koyduğu örneklerden yeni oluşmaya başlayan Zeugma karekterini hissettirmiştir.Zeugma, Roma döneminde biraz da Lejyon merkezi olmanın verdiği canlılıkla oldukça zenginleşmiştir. Belkıs / Zeugma ile Fırat'nın karşı kıyısındaki Apameia kentine bağlantı sağlayan, büyük olasılıkla ağaç kütüklerinden yapılmış sallara dayanan ahşap bir köprü bulunmaktaydı. Nitekim burada o dönemin büyük bir gümrük olduğu ve azımsanmayacak miktarda bir sınır ticaretinin yapıldığı belirlenmiştir.Çünkü günümüzde İskeleüstü olarak adlandırılan tepede yapılan kazılar sonucunda bir arşiv odasında Bulla adı verilen 65.000 adet mühür baskısı ele geçirilmiştir. Papirus, parşomen, para torbaları ve gümrük balyalarını mühürlemede kullanılan bu mühür baskıları Zeugma'da güçlü bir haberleşme ağının yanında büyük bir ticaretin yapıldığını da göstermektedir. Fırat'ın kıyısından başlayarak batıya doğru 300 metre yükselen engebeli yamaçlar, akropol eteklerine kadar yerleşim yeridir. Bu yamaçlarının güney ve batı kesimi nekropol, doğu ve kuzeydoğu tarafları mahalleler, kuzey kesimi ise kentin yönetimi ve toplumsal bölümleri ile lejyon bölgesi idi. Akropol'ün üzerinde ise, kentin adına bastırılan Zeugma sikkelerinde sıkça rastlanan Tykhe Tapınağı bulunmaktaydı.
Şimdiki haliyle şehir, yaklaşık 4-5 metre kalınlıkta toprak dolgu altındadır ve bütün alan Antep fıstığı ağaçlarıyla kaplıdır.Toprak üzerinde ise sadece birkaç yapı izi ile birkaç mimari parça izlenebilmektedir.Uzun yıllardan beri kaçak kazı ve tarihi eser kaçakçılığına maruz kalan bölge önemini 1992 yılında kaçakçılara karşı Gaziantep Müzesi'nce Arkeolog Dr. Rıfat ERGEÇ başkanlığında başlayan kazılarla göstermiştir.İlk kazılarda bir Roma villası ortaya çıkarılmıştır.Daha sonraları iki villanın teras mozaikleri çıkarılarak Gaziantep Müzesi'ne taşınmıştır. Belkıs / Zeugma da 1987, 1992-1997,1993-1994,1996-1998 ve 1998-1999 dönemlerinde zaman zaman yabancı Üniversitelerden Arkeolog ve ekiplerin katıldığı arkeolojik kazılar yapılmıştır.
Bu kazılarda çok kaliteli bronz eşyalar ve heykelcikler (bronzdan kanatlı ayaklar) , sikkeler, heykeller, mezar stelleri ve kabartmalar elde edilmiştir. Bu eserler Gaziantep Müzesi Belkıs / Zeugma Salonunda sergilenmektedir. Zeugma kentinin ileri gelenleri, zenginleri, yüksek rütbeli subayları gibi elit tabakanın oturduğu anlaşılan villalar bölgesi tamamen Fırat manzarasına hakim ve güney rüzgarlarına açıktır. 1992 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan M.S. 2. yüzyıla tarihlenen Roma villasında Atriumlu plana sahip olan evin baş odası (tablinium) ve önündeki galeride sanat değeri çok yüksek mozaikler bulunmuştur.7,5 x 3,75 metre boyutunda olan mozaik döşemede üzüm ve şarap tanrısı Dionysos ve karısı Ariadne'nin düğün merasimi tasvir edilmiştir.Fırat taşlarıyla işlenmiş olan mozaiklerde, tonlarıyla birlikte 13 renk kullanılmıştır.Bu sanat değeri çok yüksek olan mozaikler yerinde korunarak sergilenmek üzere önlemler alınarak ziyarete açılmıştır. Fakat ülkemizin bir çok bölgesinde olduğu gibi bu sanat şaheserinin de 2/3'ü, 1998 yılı Haziran ayı içerisinde bazı şahıslar tarafından yerinden sökülerek çalınmıştır.Dionysos'un düğün merasiminin işlendiği bu eşsiz mozaiğin çalınmasının ardından kalan diğer parçalar korunması için yerinden sökülerek Gaziantep Müze Müdürlüğü'ne taşınmıştır. Baraj inşaatının başlayacağını göz önünde bulunduran Kültür Bakanlığı, 1995 yılında Gaziantep Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Nautes Üniversitesi'nden bir Fransız arkeleoji ekibinin katılımıyla yoğun kurtarma kazılarını başlatmıştır.
1999 yılı sonbaharında Mezar üstü mevkiinde ilk buluntuların ortaya çıkarıldığı alanla, Zeugma uluslararası bir üne kavuşmuştur. Bundan sonra Gaziantep Valisi başkanlığındaki İl Encümen üyelerinin destekleriyle Gaziantep Valiliği İl Özel İdaresinden sağlanan kaynaklarla Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nce kurtarma kazılarına hız verilmiş olup, bu kazılarda iki Roma villası tamamıyla gün ışığına çıkartılmıştır.M.S.256 yılında Sasani saldırısıyla yakılıp yıkılan ve yangın katının altında kalan bu villalar; birinci katın eriyen kerpiç duvarları, daha sonra da yukarı teraslardan akıp gelen 3 metre kalınlığında erozyon toprağı ile örtülerek günümüze kadar korunmuştur.
Bu sebeple oda içlerinde çok sayıda sikke, bronz şamdan, pişmiş topraktan kandil ve çömlekler, mozaikler ve freskler ele geçirilmiştir. Ayrıca sırt üstü yatar şekilde duran bir MARS heykeli de bulunmuştur. Kurtarma kazılarına devam edilmekte olup,kazı alanlarından çıkartılan mozaikler ve diğer tarihi eserler su altında kalmaktan kurtarılarak Gaziantep Arkeoloji Müzesi'ne taşınmıştır.Bu kurtarma kazılarına merkezi Gaziantep'te bulunan Sanko Holding'in ve Birecik Barajı Konsorsiyumu'nun katkıları olmuştur. Bir anlamda Anadolu'nun kapısı sayılan iki önemli geçide Fırat Nehri sadece iki yerden izin vermiştir.Bunlardan birincisi Samsat (Samosata), diğeri de Belkıs / Zeugma'dır. Samsat, Atatürk Barajı'nın suları altında kalmıştır.Birecik Baraj gölünde su tutulma işleminin tamamlanmasıyla birlikte Belkıs / Zeugma'nın yaklaşık 1/5'lik bölümü sular altında kalacaktır. Merkezi ABD'de bulunan PACKART Humanity Institute'ün maddi destekleri ve GAP İdaresi Başkanlığı'nın aracılığıyla;bu bölgede su tutulma işlemleri sona erene kadar Gaziantep Müze Müdürlüğü başkanlığında çok uluslu bir ekip kazı, belgeleme ve kurtarma çalışmalarına devam edilmektedir.

Gaziantep Müzeleri

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü

Gaziantep İli, tarihi coğrafya bakımından Kuzey Suriye - Anadolu ve doğu-batı arasında kültürel, askerî ve ticarî yolların üzerinde ve kavşak noktasında yer almaktadır. Tarihte çok değişik kültürlere tanık olmuş Gaziantep İli'nde 250'den fazla höyük bulunmaktadır. Anadolu'nun en eski buluntularından biri Dülük Mağarası'nda bulunmuş olan taş aletlerdir. Bunların tarihi 600 bin yıl önceye Paleolitik Çağa uzanmaktadır. Yöre Hurri, Hitit, Pers, Yunan, Roma, Bizans ve İslâm uygarlığının izlerini taşımaktadır. Yörede 30'u aşkın arkeolojik kazı yapılmıştır. Gaziantep Müzesi eserlerinin çoğunu bu kazılar sayesinde elde etmiştir. Müzede 65 binin üzerinde eser bulunmaktadır.

Gaziantep Müze Müdürlüğü'ne bağlı olan müzeler şunlardır: Arkeoloji Müzesi, Etnografya Müzesi ve İslahiye İlçesi'ndeki Yesemek Açık Hava Müzesi. Ayrıca Müze Müdürlüğü denetiminde tek yapı bazında 693 taşınmaz kültür varlığı ile 221 adet sit alanı bulunmaktadır. Nüvesi 1944 yılında, öteden beri etraftan toplanmış bazı eserlerin bir araya getirilmesiyle Sabahat Göğüş tarafından kurulmuş olan Gaziantep Müzesi, önce Nuri Mehmet Paşa Camii'nde hizmet vermiş, 1969 yılında ise bugünkü binasına taşınmıştır. Arkeolojik bakımdan çok zengin olan bölgenin potansiyeli sebebiyle müzenin genişletilmesi ihtiyacı doğmuştur. 1976 yılında başlatılan ek salon çalışmaları halen sürmektedir. Bugünkü mevcut binada 5 adet salon bulunmaktadır.

Gaziantep Müzesi'nde, müzeyi bir tarih deposu görünümünden kurtarmak ve izleyicide sempati uyandırmak amacı ile sergilemede alışılmışın biraz dışına çıkılarak yenilik sayılabilecek denemeler yapılmıştır

Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi

Hacı Bektaş-ı Veli Müzesi

Asıl adı Muhammed bin Musa olan ve doğum ile ölüm tarihi kesin belli olmayan Hacı Bektaş-ı Veli’nin 1248-1337 tarihleri arasında yaşadığı sanılmaktadır. Nişaburludur. Çocukluğu ve gençliği Horasan’da geçmiş, Hoca Ahmet Yesevi ocağında felsefe, sosyal ve müspet ilimler öğrenimi görmüş ve daha sonra Anadolu’ya gelerek bugünkü Hacıbektaş ilçesinde bir dernek kurmuştur.
13. yüzyılda tamamlanmış olan Hacı Bektaş-ı Veli dergâhı, tarihsel süreç içinde birçok kere onarım görmüştür.
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan restorasyon projesi ile 1958-1964 yılları arasında onarılmış, 16 Ağustos 1964 tarihinde Etnografya Müzesi olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır. Müze binası plan bakımından üç ana bölümde incelenir.

Birinci Avlu: Eskiden nadar (at) avlusu da denilen bu bölüme güneydeki anıtsal görünümlü çatal kapıdan girilir. Avluda üçler çeşmesi denilen çeşme bulunmaktadır. Günümüze ulaşmayan at evi, ekmek evi, hamam, tuvalet, mihman evi ile çamaşırhane gibi hizmet birimleri bu avluda yer alıyordu.
İkinci Avlu: Eskiden Dergah Avlusu da denilen bu bölümde; üçgen alınlıklı ve sivri kemerli üçler kapısından girilir. Bu avlu içinde sırasına göre; Aslanlı Çeşme, Şevi, Baba Köşkü, Tekke Camii, ortada; havuz, solda; mihman evi, meydanevi, kibrevi, Dedebaba Köşkü bulunmaktadır.

Üçüncü Avlu: Eskiden Hazret Avlusu da denilen bu bölüme basık kemerli, yeşil kanatlı, altılar kapısından girilir. Bu avlu içinde Atatürk Köşesi, pirevi, Balım Sultan Türbesi ve hazine bulunmaktadır.

(Bu site Kültür (nevsehir.turizm.gov.) Turizm Bakanlığı Bilgi İşlem ve Otomasyon Koordinatörlüğü tarafından hazırlanmıştır. )


Nevşehir Müze Müdürlüğü

Adres : Kayseri Cad. Türbe Sok. Kültür Merkezi Binası No:1
NEVŞEHİR
Tel : 0 384 213 14 47Fax : 0 384 212 43 38


Müze Müdürlüğü Merkez Müzesine ilişkin genel bilgiler

1967 yılında Damat İbrahim Paşa Külliyesi’nin bir kompleksi plan medrese binasında ve imarethanesinde ziyarete açılmış, 1987 yılında Kültür Merkezi’ndeki yeni binasına taşınmıştır.
Eserler arkeolojik ve etnoğrafik iki seksiyonda teşhir edilmektedir. Arkeolojik seksiyon Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağları, Frig, Urartu, Helenistik, Roma ve Bizans’tan ibarettir. Ayrıca İran, Mezopotamya ve Kıbrıs kökenli eserler de sergilenmektedir. Etnoğrafik seksiyonda Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait aydınlatma araçları, yazma eserler, silahlar, yöresel giysiler, el işleri, halı ve kilimler, erkek ve kadın takıları ile mutfak eşyaları bulunmaktadır.


Müze Müdürlüğüne Bağlı Birimlere ilişkin genel bilgiler


Açıksaray Örenyeri:
Nevşehir-Gülşehir yolu üzerinde, Gülşehir’e 3 km uzaklıktaki Açık Saray Harabeleri, tüf kayalar içine oyulmuş sayısısz mekanları, Roma Dönemi kaya mezarları, IX. Ve X. Yüzyıla tarihlenen kaya kiliseleri ile önemli bir piskoposluk merkeziydi.

Çavuşin Kilisesi:
Göreme- Avonos yolu kenarında, Göreme’ye 2.5 km uzaklıktadır. Oldukça yüksek nefli, beşik tonozlu, üç apsisli olan kilisenin narteksi yıkılmıştır. 964/965 yıllarına tarihlenmektedir.

Derinkuyu Yer Altı Şehri:
Şehrin derinliği 85 m’dir. Bu yer altı şehri bir yer altı şehrinde bulunan tüm özelliklere sahiptir. (Ahır, kiler, yemekhane, kilise, şırahane v.s.) Ayrıca 2. katta misyonerler okulu bulunmaktadır.

Görene Açık Hava Müzesi:
Nevşehir’e 12 km uzaklıktaki, Göreme kasabasına 2 km. uzaklıkta bulunan Müze, 1967 yılında ziyarete açılmıştır. Önemli kilise ve manastırlar; Rahibeler ve Rahipler Manastırı, Aziz Basil Şapeli, Azize Barbara Şapeli, Yılanlı kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise.

Kaymaklı Yer Altı Şehri:
Nevşehir’e 19 km uzaklıkta, Nevşehir-Niğde karayolu üzerindedir. 1964 yılında ziyarete açılan yer altı şehri, 4 katı açığa çıkarılmıştır.

Mazı Yer Altı Şehri:
Antik adı “Mataza” olan Mazı Köyü, Ürgüp’ün 18 km güneyinde, Kaymaklı Yer Altı Şehri’nin ise 10 km doğusundadır. Vadi’nin her iki dik yamaçlarında Erken Roma dönemine ait kaya mezarları bulunmaktadır. Platoda ise çok sayıda Bizans dönemine ait mezarlar yer alır. Yer Altı şehri, derin vadide yer alan köyün batı dik yamacına oyulmuştur.

Özkonak Yer Altı Şehri:
Avonos’un 14 km uzağında yer altı şehri, İdiş dağının kuzey yamaçlarına volkanik granit bünyeli tüf tabakalarının oldukça yoğun olduğu yere yapılmıştır. Geniş alanlara yayılmış olan galeriler birbirlerine tünellerle bağlanmıştır.

St. Jean Kilisesi:
Gülşehir’in hemen girişinde yer alan ve iki katlı olan Aziz Jean Kilisesi’nin alt katında kilise, şarap mahzenleri, mezarlar, su kanalı ve görevlilere ait mekanlar, üst katında ise İncil’den alınmış sahnelerle süslenmiş bir diğer kilise yer almaktadır.

Tatlarin Yer Altı Şehri ve Kilisesi
Acıgöl ilçesinin 10 km kuzeyinde yer alan Tatlarin kasabası, gerek yer altı kenti ve kiliseleri gerekse konut mimarisi ile Kapadokya Bölgesi’nin ilginç yörelerinden birisidir. 1975 yılında tespit edilmiş, 1991 yılında ziyarete açılmıştır. Tatlarin Kilise ise, Tatlarin kasabasının kale olarak adlandırıldığı tepede yer alan kilise yamacında yer alır. İki nefli, iki absisli ve beşik tonozlu olan kilisenin narteksi yıkılmıştır.

Zelve Örenyeri:
Avonos’a 5 km, Paşabağlarına 1 km uzaklıktaki Zelve, aktepe’nin dik ve kuzey yamaçlarına kurulmuştur. Üç vadiden oluşan Zelve Örenyeri, peribacalarının en yoğun olduğu yerdir. Vadideki peribacaları sivri uçlu ve geniş gövdelidir.

5 Kasım 2007 Pazartesi

Afyon - Zafer Müzesi


Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü
AFYON
ZAFER MÜZESİ
(Başkomutan Tarihi Milli Park Müdürlüğü Zafer Müzesi)


Afyonkarahisar'ın, şehir merkezinde "Zafer Anıtı" ile Afyonkarahisar Kalesi'nin karşısında mutenâ bir mevkide yer alır. 1915-1920 Cumhuriyet öncesi Saitoğlu Mehmet Sait Efendi tarafından iki katlı olarak yaptırılmıştır. Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin planlandığı ve taarruz emrinin verildiği yerdir. Bina genel hatları ile neo-klasik özellik taşımaktadır. Plan itibariyle de tipik Anadolu evleri tarzında (orta hayat denilen büyük bir sofa, yanlarında bu sofaya açılan odalar) olduğu görülür. Zemin kat (10 oda, 1 toplantı salonu ve sahnesi) ve üst kattan (9 oda ve sergi salonu) oluşan müzede hem Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile ilgili bilgi verilmekte hem de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa ve Batı Cephesi Harekât Şube Müdürü Tevfik Bıyıkoğlu anısına düzenlenen odalar sergilenmektedir.
Şimdiki Belediye binasının yapıldığı 1930'lu yıllara kadar "Afyon Belediye Binası" olarak hizmete devam etmiştir. Daha sonra yeni Belediye binasının tamamlanması ile bina "Emniyet Müdürlüğü'ne" tahsis edilmiştir.
Bina, 1985 yılında Milli Emlak Müdürlüğü'nce "Zafer Müzesi" olmak üzere, Başkomutan Tarihi Milli Park Müdürlüğü'ne tahsis edilmiş, Müdürlüğümüz ise binayı 11.09.1986 tarihinde teslim almıştır. 1992 yılında Müdürlüğümüz bu binaya taşınmıştır.
Dekorasyon ve düzenleme çalışmalarının devam ettiği bu binanın önemi, tüm ulusun ölüm-kalım mücadelesi verdiği bir döneme (1919-1922) ait olmasından, 27 Ağustos 1922'de Afyon Karahisar'ın düşman işgalinden kurtuluşunu müteakip, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa ve Garp Cephesi Hareket Şube Müdürü Tevfik Bıyıklıoğlu'nun bu tarihi binada kalmalarından ve burayı karargâh olarak kullanmalarından ileri gelmektedir.

Müze Tel : (+90-272) 212 09 16Ziyarete açık saatler : 08.30-12.00 ve 13.00-17.30 arası Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün

Afyon- Bolvadin Müzesi

Afyon - Bolvadin Müzesi
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü
AFYON
Bolvadin Müzesi
Afyon İli'nin 60 km. doğusunda yer alan Bolvadin İlçe merkezinde yer almaktadır. Belediye sineması olarak yapılan ve daha sonra Belediye Kültür Merkezi olarak kullanılan bina, 1987 yılında Bolvadin Belediye Meclisi'nin aldığı bir kararla Belediye Müzesi şeklinde düzenlenerek hizmete açılmıştır.
Daha önceleri Afyon Müze Müdürlüğü denetiminde Bolvadin Lise Müdürü Muharrem Bayer tarafından lise bahçesinde toplanan arkeolojik eserler, müzenin nüvesini oluşturmuştur. Daha sonra çevreden toplanan arkeolojik ve etnografik eserlerle ve Afyon Müze Müdürlüğü'nden gönderilen eserlerle çok güzel karma bir müze oluşturulmuştur.
Bolvadin Belediye Müzesi bahçe ve bina teşhirinde Eski Tunç Çağı, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait taşınabilir kültür varlıkları yanında yöresel gelenek ve göreneklerimizi yansıtan etnografik malzemeler sergilenmektedir. Ayrıca Bolvadin İlçesine özgün haşhaş üretimi ve kullanımı ile Eber Gölü yöresindeki kamıştan yapılma hasır işçiliğini, fotoğraf malzemeleri ile birlikte müzede görmek mümkündür.
Bolvadin Belediye Müzesi bünyesinde bulunan 200 kişilik konferans salonu da kültürel etkinliklerin kutlandığı vazgeçilmez bir mekân olarak hizmet vermektedir.

Zeugma Antik Kent

ZEUGMA ANTİK KENTİ
Zeugma Antik Kenti MÖ 300'de Büyük İskender tarafından ''Selevkia Euphrates'' adıyla kuruldu. Romalı Komutan Pompeius MÖ 64'de kendine yaptığı yardımlar karşılığında kenti 1. Antiachos'a verdi.Kommagene Krallığı'nın 4 büyük şehrinden biri olan kent, MÖ 31'den itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğuna bağlandı ve ''köprü'', ''geçit'' anlamına gelen ''Zeugma'' adını aldı.Roma döneminde büyük bir zenginlik ve ihtişam yaşayan Zeugma, MS 256'da Sasani Kralı 1. Şapur tarafından ele geçirilerek yakıldı ve yıkıldı. Zeugma, daha sonra depremden büyük zarar gördü.Zeugma'da ilk kazı, bir kaçak kazı ihbarı üzerine Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü tarafından 1987'de yapıldı. Kazıda oda biçimli aile kaya mezarı, mezarın sahiplerine ait heykeller bulundu.Antik kentte ikinci kazı 1992'de yine bir kaçak kazı ihbarı üzerine Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Rıfat Ergeç tarafından yaptırıldı. Bu kazıda taban mozaiği ve ilk villa gün ışığına çıkartıldı.Antik kentin önemli bir bölümünün GAP kapsamında inşa edilen Birecik Barajı'nın göl suları altında kalacak olması nedeniyle 1993'ten itibaren yerli ve yabancı bilim adamlarından oluşan çok sayıda ekip Zeugma Antik Kenti'nde kurtarma kazıları yürüttü.Kurtarma kazılarında gün ışığına çıkarılan eserlerin en önemlileri olan mozaikler, Mark heykeli, duvar resimleri ve kil mühür baskı koleksiyonu halen Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.Bakanlar Kurulu'nun 2005 yılında aldığı kararla, antik kentte yürütülecek çalışmalara başkanlık etme görevi Doç. Dr. Kutalmış Görkay'a verildi.

4 Kasım 2007 Pazar

Kemer Harita


Tarihçesi Antalya'nın tarihçesi ile aynı paralellikte düşünülebilir. .Bu bölgedeki Phaselis ve Termessos gibi kısmen hala ayakta olan antik şehirler bulunmakta. Bu şehirlerin kuruluşları esas olarak milattan önce 6. ve 7. yüzyıllardaDor zulmünden kaçan Rodos ve Giritlilere dayanıyor.
Büyük İskenderin bu bölgeye M.Ö. 330 lu yıllarda geldiğini biliyoruz. Hellen çağı M.S. 1. yüzyıla dek devam ediyor. Ve ardından Roma dönemi geliyor. Kemer'e en yakın antik kent Phaselis. Buraya M.S. devrin en büyük İmparatoru Hadrianus'un geldiğini biliyoruz.

Kemer'de Tarihi Yerler


Eski adı MARLA (MARULYA) olan Akseki ilçesi 1286 yılında Toroslar üzerinde kurulmuştur. Daha sonra Selçuklu ve Osmanlı yönetimine geçen ilçe de, Roma imparatorluğu dönemlerinden bu yana toplumların yaşadığı bilinmektedir. 1872'de Alanya'dan ayrılan Akseki, 1901 yılında Antalya Konya Eyaleti dahilinde bağımsız bir sancak olmuştur. Bu arada Akseki ilçesinin sınırları daraltılmış, bazı köyler Seydişehir ilçesine bırakılmıştır. İbradı, önceleri bir kasabayken, 1991 yılında ilçe yapılarak Akseki'den ayrılmıştır.


Phaselis

Tekirova Köyü'nde bulunan Phaselis Kemer'in 15 km. güneyinde yer alan Tahtalı Dağı'nın (Likya'nın Olimpos Dağı) eteklerinde yer alan Antik Phaselis'in üç limanı bir zamanlar önemli bir ticaret merkeziydi. Su kemerlerinin, agoraların, hamamların, tiyatronun, Hadrianus Kapısı'nın ve Akropolis'in kalıntıları şehrin tarih içindeki önemini gözler önüne sermektedir. Girişte yer alan küçük müze ayrıntılı bilgi vermektedir. Şehrin esas kalıntıları askeri liman ile güney limanı birbirine bağlayan ana caddenin iki yanında bulunmaktadır. 125 m uzunlukta 20-25 m genişlikteki ana caddenin her iki yanında üçer basamakla çıkılan kaldırımlar bulunur. Cadde ortalarda bir meydan oluşturduktan sonra güney limanına ulaşır. Düzgün taşla döşenen bu caddenin altında kanalizasyon sistemi vardır.

Olympos

Antik Oympos Kenti Hellenistik Devrinde kurulmuştur. Hamam, Agora, Mabed Kapısı, Tiyatro günümüze kadar ayakata kalmayı başarmıştır. M.Ö. 100'de birliğin önde gelen ve üç oy hakkına sahip altı şehrinden birisi olmuştur. M.Ö. I. yüzyılda Olympos'a korsanlar dadanmış, şehir korsanların yerleştiği bir yer haline gelmiştir. Daha sonra Roma komutanı Servilius Isaurieus Olympos'u korsanlardan temizleyerek şehri Roma topraklarına katmış, Roma dönemi sırasında hemen yakınındaki tabii gazların yandığı Çıralı'daki Demirci tanrı Hephaistos kültü ile büyük bir ün sahibi olmuştur. Zengin ve refah bir ülke olmasına karşın korsanların sürekli saldırıları sonucunda şehir zayıf düşmüş ve fakir bir şehir olarak yaşamını sürdürmüş. Kemer'den Olypos'a nasıl gidilir?Olympos Kemer ile Adrasan arasında yer alır. Araba ile giderken Ulupınar'a kadar sahil yolunu izleyiniz. Ulupınar yol ayrımında Olympos levhasını göreceksiniz. Minibüslerle de Olympos sapağına kadar gelebilirsiniz. Bu sapakta taksi bulşacaksınız. Ya da yaz aylarında çalışan minibüslerle Olympos'a ulaşılıyor.

Noel Baba

Demre ( Noel Baba ) Fenike'nin 25 km. batısında yer alan kale eski adı ile Myra çok iyi korunmuş Roma devri tiyatrosunun yanı sıra bu tiyatroyu tepeden seyreden kaya mezarları ile tanınır. Aziz Nikolas (Noel Baba) dördüncü yüzyılda bu Akdeniz şehrinde din görevlisiydi. Çocukların, denizcilerin ve yardıma muhtaç insanların koruyucusu olan Noel Baba M.S. 342 yılında burada öldü. M.S. dördüncü yüzyılda Anadolu'daki hümanist prensip ve fikirlerin oluşmasında önder olmuş ve daha sonraki yüzyıllarda batıda fikirleri giderek yayılarak saygınlaşan ve batı hümanizmine de katkıda bulunan Anadolu'lu sempatik Noel Baba bugün 20. yüzyılın dünyada en sevilen iyilik sembollerinden birisidir. Beşinci yüzyılda Noel Baba'nın lahidininde içinde bulunduğu onun adına Myra'da bir bazilika yapılır. M.S. 1042 de Bizans İmparatoru Konstantin Monomakos ve İmparatoriçe Zoe tarafından restore edilmiştir. 19. yüzyılda da Ruslar tarafından restore ettirilen yapı bugün Noel Baba Müzesi olarak düzenlenmiş olup ziyarete açıktır. Her yıl aralık ayındaki Noel Babayı anma törenleri için ve "Güneşli Noel Tatili"ni bu antik Likya şehrinin sıcak kumsallarında geçirmek isteyen bir çok turist buraya gelmektedir.

Çıralı

Olimpos'un kuzeyinde yer alan Çıralı Plajı'nın yamaçlarında yaklaşık 300 m. yükseklikte, Yanartaş yer alır. Mitolojiye göre Likya'lı Kahraman Bellerophon kanatlı atı Pegasos'un sırtında ağzından ateş püskürten canavar Kimera ile savaşmış ve onu burada öldürmüştür. Yöresel inanışa göre canavarın ağzından çıkan ateş bugün hala yanmaktadır. Kutsal alan olarak yorumlanmış olan bu yörede Romalılar ve Bizanslılardan kalma yapılar bulunur. Burada yeryüzüne çıkan doğal gaz, havanın oksijeniyle birleşerek, antik devirlerden beri yanmaktadır